15 Ekim 2010 Cuma

Bir gün tek başına..

Bir gün tek başına.. Çok korkutucu gibi gelir yalnızlık ama bazen de tek ihtiyacımız olan şeydir. Belki evin boşluğunun sesiyle, ya da  sevdiğimiz o an duymak istediğimiz bir iki seçmece parçanın eşliğinde aradığımız huzuru yanı başımızda bulmak..Hiçbir telaş olmadan pijamalarımızın üzerine geçirdiğiniz sıcacık hırkayla pencerenin kenarına tünemek.. Elinizde en sevdiğiniz fincanda ne zamandır yapmaya üşendiğiniz bitki çayı. Yoldan geçenlere bakarak geçirilen dakikalar..  Düşüncelerinizin sadece gelen geçenler üzerine yazdığınız senaryolardan ibaret olması.. Benim uzun zamandır düşlediğim özlediğim buymuş. Biraz yalnız kaldım bugün de, tek başına geçirdiğim böyle günleri ne çok sevdiğimi hatırladım. Buena vista social club tan chan chan ı dinlerken, kendimi buralardan çok uzakta dilini yeni öğrendiğim insanların arasında düşlemek beni heyecanlandırdı. Ne kadar çok öngöremediğim bir gelecek beni huzursuz etse de uzaklarda bir başıma olduğumu düşlemek  aksine mutlu kıldı. Hayatını kendinin yönlendirdiği düşüncesi, eve alınacaklara yalnız karar verme, anahtarlarını unutmanın sorumluluğunu üzerinde taşıyıp gerekirse çilingire gitmek zorunda kalma ve bunun gibi belki de bir başına yaşayanların belki de nefret ettikleri şeyler benim için şu an süslü püslü bir hayal.. Nereden nereye geldim. Bir yalnızlık türküsü tutturmuşum kalabalığın içinde. Konuyu dönüp dolaşıp kendi hayatıma ve hayallerime getirdim. İşte bu aralar böyleyim, yalnızlığı arıyorum, özlüyorum ve düşlüyorum. Arkadaşlarımdan, ailemden, çevremden ya da sevgilimden nefret ettiğimden değil, ihtiyacım olanın bu hayata tek başına tutunmak olduğundan..